Kıdem Fonu Yavaş Yavaş Geliyor / Erdoğan Süzer
Kıdem Fonu Yavaş Yavaş Geliyor / Erdoğan Süzer
(23.01.2013)
Kıdem tazminatı fonunun kurulmasını öngören yasa tasarısı taslağı medyaya düşmüş ancak işçi cephesinden gelen sert eleştiriler üzerine bir anda gündemden kalkıvermişti. Gelişmeler gösteriyor ki...
Kıdem tazminatı fonunun kurulmasını öngören yasa tasarısı taslağı medyaya düşmüş ancak işçi cephesinden gelen sert eleştiriler üzerine bir anda gündemden kalkıvermişti.
Gelişmeler gösteriyor ki, Çalışma Bakanlığı kıdemi fona dönüştürmeye kararlı. Üstelik çalışmalar, yaklaşan seçimler nedeniyle fonun artık rafa kalktığını düşünenleri şaşırtacak şekilde hızlı ilerliyor.
Her 9 çalışandan sadece 1'inin kıdem alabildiğini, işçilerin yıllarca 11 ay çalışmış gibi gösterilerek ya da her yıl başka şirketlere kaydırılarak tazminat ödenmediğini bizzat Çalışma Bakanı Faruk Çelik'ten sıklıkla dinledik, dinliyoruz.
Bakan Çelik, işverenin kıdem tazminatı yükünün fazlalığından, işçinin de kıdem alamamaktan şikayet ettiğini tespit etmiş, çözümü bu iki noktaya odaklamış. Açıkça, "Bunları mutlaka halledeceğiz" diyor.
Kıdem aslanın midesinde
Mevcut sistemin en büyük artısı, bir yıla bir ay kıdem veriliyor olması. Ancak, sorun o bir yılı doldurmakta. Kıdem, deyim yerindeyse aslanın midesinde. Tazminat alabilmek için ya öleceksiniz ya işten haksız yere atılacaksınız, ya sağlığınızı kaybedeceksiniz ya da başarabilmişseniz büyük bir şirketten, kamudan emekli olacaksınız.
Bununla birlikte, mevcut sistemi olumsuz yönlerinden kurtarma hedefiyle çıkılan yol çalışanlar açısından ciddi riskleri barındırıyor. En büyük risk, "Mevcut sistemde nasıl olsa hiç tazminat alamıyordunuz. Yeni sistemle hiç olmazsa yarısını alacaksınız" yaklaşımıdır. Bu anlayış, halen 30 günlük giydirilmiş ücret olan "bir kıdem yılı" yerine 15 günlük ücretin monte edilmesini makul çözüm olarak görüyor. Bütün sıkıntıların "bir yıl çalışma" şartının kaldırılıp yerine bir aylık çalışmayı getirmekle aşılacağı vurgusu yapılıyor.
Eskiye dönüş sorunu çözüyor
Kıdem tazminatı, sistemin ilk kurulduğu 1936 yılından 1975 yılına kadar yıllık değil, günlük giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanıyordu. Dolayısıyla işçilerin mağduriyetini bitirmek, kıdem tazminatı oluşmayan yaklaşık 10 milyon çalışanı kurtarmak yasada yapılacak küçük bir değişikle zaten mümkün. Bu değişikliği yapmak için fon kurmaya gerek yok. Fon, özel sektörde yaşanacak iflaslar ya da kötü niyetli patron davranışlarına karşı, işçinin kıdem alacağını garantiye almak için gerekli.
Yeni kıdem tazminatı sistemiyle birlikte işverenin kıdem yükünün hafifletilmesi düşünülürken, bunun işçiden yapılacak kesintiyle değil fonda birikecek paranın nemasıyla sağlanacağı sıklıkla vurgulanıyor. Bu formülün, işçi sendikalarını ikna etmekte işe yarayacağı bile düşünülüyor. Ancak nemayla işçinin mevcut hakkını korumasına imkan yok. Mevcut hakların devamı için işverenden yüzde 8 oranında prim kesilmesi gerekiyor.
Bu oranın yüzde 4'e düşürülmesi, fonda biriken paranın da 15 yıl boyunca yüzde 4 getiri sağlamasıyla farkın kapanacağı hesabı yapılıyor. Oysa nema, fona kesilen kıdemi ancak enflasyona karşı korumaya yetiyor. Kıdemin yarı tutarı fona aktarıldığında, 15 yıl sonra ancak o yarı tutar enflasyona karşı korunmuş olacak. Geri kalan yarısı ise uçup gitmiş olacak.
Kıdem tazminatında yaşanan dram net, çözüm ise ancak iyi niyetli yaklaşımlarla mümkün.
Kaynak: Bugün Gazetesi